Türkler faşizme karşı mücadele eder mi?..
Åžu anda gelinen noktada Türk Devleti düzeyinde, ErdoÄŸan’ın sinsi, yalan dolu vicdansız metodlar kullanılarak, “islami” faÅŸizmi inÅŸa süreci yaÅŸanıyor.. Oldukça sinsi ve sırtını bazı pazarlıklarla ABD’ye dayamış vaziyette adım adım ilerleyen bu adam, yaÅŸanan süreçte faÅŸist anayasasının kalan bölümlerini tamamlama uÄŸraşısı içinde. Ama ABD ile ilgili hesapları, Kürt Halkı’na karşı yürüttüğü terörün ayyuka çıkması üzerine tutmayacak gibi görünüyor. Bir not olarak buraya düşürüyorum.
Ben ErdoÄŸan faÅŸizmini inÅŸa sürecinde “olmazsa olmaz” bir ihtiyaç olan “Türk Ä°slam” versiyonunun anayasasını tamamlama iÅŸini de kıvıracağına inanıyorum. Karşısında Türk Devleti düzeyinde neler cereyan ettiÄŸini hesaplayacak, organize bir muhalefet olarak, sadece blok partilerinin bulunması bu zatın arayıp da bulamayacağı bir ÅŸans sayılsa da yanıltıcıdır. Evet, Türk sistem güçlerinin tümü sus-pus olmuÅŸ boÅŸ laflar etmektedirler. Bunu gören ErdoÄŸan ÅŸu anda eli kolu serbest bir ÅŸekilde insanların üstüne çullanırken yargıyı, polisi giderek askerleri kapıkulu olarak görmekte ve kullanmaktadır.. Elindeki faÅŸist “il idaresi kanunu”, polis vazife ve selahiyet kanunu” ve özellikle “terörle mücadele kanunu”nu sonuna kadar zorlayarak ilan edilmemiÅŸ bir sıkıyönetim uygulamakta, yılmaz mücadeleci BDP’nin üyelerini, seçilmiÅŸ belediye baÅŸkanları ile il ve belediye meclis üyelerini rehin veya esir almaktadır. Bu ırkçı bir duruÅŸ olduÄŸu gibi, faÅŸist bir duruÅŸtur.
Peki bu sinsi, faÅŸist yürüyüş karşısında Türkler’in tavrı ne? Türk sistem partileri ne ile meÅŸgul? Nasıl bir duruÅŸ sergiliyorlar? Durumu anlayan var mı? Dünyadaki benzer yürüyüşleri bilince çıkaran parti veya liderleri var mı? Sınıfsal tavır sergiliyen kitlesel bir bir işçi sendikası var mı? Öğrenci ve lumpen gençlik hakları için belli bir enerji sarf ediyorlar mı?
Sorular, sorular.. Ama cevabı hüzün, utanç verici sorular..
Şimdi sorularımıza muhatap olarak aldığımız Türk Siyasi partilerine şöyle bir bakalım:
Önce toplu bir bakış sergilemek, iÅŸi boÅŸyere uzatmayı engelleyecektir. Öncelikle ÅŸunu kaydetmekte fayda var: AÅŸağıda bam teline dokunacağım küçük partilerin toplu olarak sadece geçmiÅŸi yaÅŸadıklarını, fetihçi, “Türk-Ä°slam sentezi” denilen bir görüşle bu saldırgan kafa yapılarına ideolojik zemin hazırladıklarını bilmeliyiz. Çok deÄŸiÅŸik bakış açıları varmış gibi görünen bu particiklerin tüm Türk siyasi hayatını kontamine etmeleri, fiili olmasa da siyasi güçlerini ortaya koyar.
Sisteme entegre Türk partilerinin tümünün, pür dikkat Kürdistan’daki savaÅŸa odaklandıkları biliniyor. Açık konuÅŸalım; Türk kitlesinin %90’ından fazlasını temsil eden sisteme entegre olan bu odaklar, liderinden en son militanına kadar, tümüyle Kürd’ün inkarını ÅŸiar edinmiÅŸlerdir ve Kürdistan’ın ilhakından taviz vermeme eÄŸilimindedirler. Bunlar Kürt Halkı’na karşı nefret yüklü duygular besliyorlar. Ellerinden gelse Kürdistan’da yeÅŸerecek ot bırakmayacaklar (ki Hasan IÄŸsız adlı bir generalleri bunu açıkça ifade etmiÅŸti).
Bu küçük ve “orta çaplı” sistem partilerinden; Büyük Birlik Partisi, Demokrat Parti, Genç Paarti, Demokratik Sol Parti, DoÄŸru Yol Partisi, Hak ve EÅŸitlik Partisi, Millet Partisi, Milliyetçi Hareket Partisi, Saadet Partisi, Yurt Partisi, Özgürlük ve Dayanışma Partisi gibi partiler AKP’nin faÅŸizme doÄŸru yürüyüşünü çok eksik buluyor ve anti-Kürt politikalarını netleÅŸtirmesini bekliyorlar. Katliamcı bir zihniyete sahip olan bu partiler, kendi aralarında da bazı detaylarda kavgalıdırlar. Kimisi Güney’in tamamen yutulmasında ısrar etmeyi, kimisi osmanlıcılığın fetihçi karekterini bir fetiÅŸ haline getirmeyi dayatıyor. AKP, sistem içi küçük partilerin bu tür sert eleÅŸtirilerini kendi osmanlıcı karekteri dolayısıyla boÅŸlayamıyor.
Sistem içi muhalefetin tescilli, tabansız faÅŸist partisi MHP ise, Kürdistan’daki özgürlük mücadelesini bahane ederek, fetihçilik peÅŸinde koÅŸuyor. “Qandîl’e bayrak dikelim” ÅŸekline förmüle ettiÄŸi niyetini dile getirirken aslında Türk “oldu-bittileri”ni hatıra getiriyor.. Bu niyetin etkisinde kalan Türk DışiÅŸleri Bakanı, zayıf karekterli Irak DışiÅŸleri bakanı ile yaptığı basın açıklamasında “biz sabrımızın sonuna geldik.. Bundan sonra artık Irak topraklarının ‘bize’ saldırılmasına müsaade etmeyeceÄŸiz” diyecek kadar saldırgan bir dil kullanmakta bir sakınca görmedi. MHP ise durumdan biraz memnun, ama yine de daha fazla baskı, daha fazla yayılma, daha fazla katliam dayatmaasında bulunuyor. Görünen o ki, AKP’nin Türk milliyetçisi özünü her geçen gün daha fazla parlatıyor. Öyle ki, AKP’li vekiller, Türk Meclisi’ne seçilmiÅŸ olan BDP’li vekilleri pervasızca, hem de mecliste “terörist” olarak niteliyorlar. Bu MHP’nin etki gücünü ortaya koyar denilebilirse de hemen akla gelen AKP’nin niteliÄŸi bizi baÅŸka türlü düşünmeye zorluyor. Kısacası AKP Fatihleri, Zalim Yavuzları, Alpaslanları örnek almışken, MHP, bunlarla birlikte Alpertungaları, Cengizleri, “Bilge KaÄŸanları” örnek alıyor. Ama dikkat ediniz, bunların tümünün yolları kan ve irinle döşelidir..
CHP’ye gelince.. Kendilerini “sosyal-demokrat” olarak tanımlayan bu partinin mensuplaarı acaba etraflarında neler cereyan ettiÄŸini kavramış mıdırlar? FaÅŸizmin ayak seslerini duyuyorlar mı? Almanya sosyal demokratlarının Hitler’den yedikleri tokatı yeme ÅŸartlarını bilince çıkarıyorlar mı? FaÅŸizmi ciddiye almamanın fiyatını biliyorlar mı? Sanmıyorum..
CHP Türk Devleti’nde “cumhuriyetin kurucu partisi” kimliÄŸine hep sımsıkı sarılması ile tanınmıştır. Oldukça kirli bir kurucu safha ve ulusal toplulukları beyaz veya kanlı katliamlarla yoketmeyi “vatanseverlik” addeden bir zihniyetin taşıyıcısı olan CHP, takip ettiÄŸi yol itibarı ile hem çaÄŸdaÅŸları Nazi Partisi’nin, hem de Ä°talyan Duçesi Mussolini’nin Ulusal FaÅŸist Partisi’nin takdirini kazanmıştı.
Dünya, II. Savaşı’nın galipleri tarafından yeniden paylaÅŸtırılırken, Türk Devleti’ni o sırada yöneten kadro, kendilerinin Batı’nın payına düştüğünü bile doÄŸru dürüst kavrayamamıştı. Bu kadro bir CHP’li idi.
Ä°ÅŸte bu CHP, diÄŸer adı ile “hizipler partisi” son zamanlarda basın tarafından ÅŸiÅŸirilmiÅŸ, KılıçdaroÄŸlu’nu genel baÅŸkanlığa getirdi.. Ama deÄŸiÅŸen hiç bir ÅŸey olmadı. Hizipler devam etti, hatta arttı.. Ultra-milliyetçi, hapishaneler kaatili Ecevit’in eÅŸi RahÅŸan Hanım’ı, Ä°nönü’nün kız tarafından torunu Özden’i ve daha bir çok eski CHP’liyi yeniden partiye aldı.. Hepsi tutucu, anti-Kürt olan bu kiÅŸiliklerin dominant olduÄŸu bir yapıda “demokrasi” fikri yeÅŸerebilir mi? Ãœstelik kendisi inkarcı bir Kürt, ismine yakışmayan bir KızılbaÅŸ olan Bay KılıçdaroÄŸlu’nu Türkler “BaÅŸbakan” olarak görmek isterler mi? Bu adam Türk gerçeÄŸini bilmiyor.. AÄŸzı ile kuÅŸ tutsa %26’yı aÅŸamayacağını hesaplayamıyor. Buna raÄŸmen “ne derecede bir ‘Türk’ olduÄŸunu” ıspatlamak için en sert Kürt politikalarının uygulanmasına öncülük etmeye kalkıyor. Kürtçe eÄŸitim gibi asgarinin asgarisi bir insan hakkını dahi kendi halkına, Kürd’e çok görüyor. Kürd’ün daha kolay asiöile edilmesi için “barışçı” yollar öneriyor. “Yeni” anayasa çalışmalarında ErdoÄŸan’a destek verecek kadar faÅŸizmi anlayamıyor. Bütün bildiÄŸi içine bazı kağıtlar sıkıştırılmış dosyalarla dolaÅŸmak olan KılıçdaroÄŸlu’nun toplumsal olayların sebeplerine çare olabilecek öneriler geliÅŸtiremiyor.
Öte yandan Türk Entellektüellleri’nin de faÅŸizmi anlamadıkları gün gibi aÅŸikar. Geçenlerde bunlardan biri; “MHP’de Kürtler var, Lazlar var, Çerkezler var.. MHP ile Nazi partisini mukayese edersek bu bakımdan hiç bir benzerlikleri yoktur. Çünkü Naziler Ari olmayanları katliamdan geçirmiÅŸ apayrı bir partidir. Dolayısı ile MHP faÅŸist sayılamaz” vs gibi fetvalar veriyordu. Benzer düşünceleri pek çok kiÅŸinin beslediÄŸini görmek hiç bir ÅŸekilde sürpriz olmaz. FaÅŸizmin sadece ırkçılıktan ibaret olmadığını, asıl olan büyk sermayenin belli bir kesiminin diktatörlüğü (ErdoÄŸan tipi faÅŸizmin büyük sermayenin Ä°slami alandan gelme ‘Anadolu’ Kaplanları) olduÄŸunu bilmek gerekir. Ä°ÅŸlenen “özgün” Türk MilliyetçiliÄŸi’nin aslında yılların birikimi ve Mustafa Kemal döneminde ideolojik bir temel kazandırılan “devÅŸirmeler Türkçülüğü” olduÄŸunu biliyoruz.
Kısacası, ErdoÄŸan tipi faÅŸizmin bağımsız bir dış saldırganlık gösterisi yapamayacağını biliyor, bu yürüyüşün dışa bağımlı, taÅŸeron, ama işçi sınıfına, öğrenci gençliÄŸe, köylülere, kır emekçilerine, Kürtler’e karşı gittikçe daha kirli metodlarla sürdüğünü görüyoruz. Zayıf tüm kesimlerin nasiplerini aldığı AKP saldırganlığına karşı yıkılamaz barikatlara ihtiyaç vardır. Bu barikatın ardında mevzilenmiÅŸ olanların zaman zaman yumuÅŸayan ortama kanmadan kararlı bir duruÅŸ sergilemelidirler.
Türkler’in faÅŸizme karşı mücadelede gereÄŸi gibi yer alıp almayacaklarını göreceÄŸiz..
2011-10-16
A Sirac Kekuyon