Türk Devleti Kürtler’e karşı savaÅŸ ilan etti..

Türk Devleti Kürtler’e karşı savaÅŸ ilan etti..

Kürdistan’ın Kuzey’i baÅŸta olmak üzere, Güney, DoÄŸu ve Güney Batı “parçalarımız”da yaÅŸayan Kürtler’e savaÅŸ ilan eden iÄŸrenç, komÅŸularının yardımı ile gerdeÄŸe girmekte bir sakınca görmeyen bir devlet yapısı ile karşı karşıyayız. Ekonomisi, Batılı büyük devletlerin gözyumduÄŸu uyuÅŸturucu ticareti ile can bulan bu devlet, Türk Devleti’dir (1996’da bir Türk Dergisi bu “ticareti” ıspatlayan yazılarından dolayı yayın hayatına son vermek zorunda bırakılmıştı). Ä°ÅŸte bu ticaretin verdiÄŸi imkanlarla palazlanan devlet kontrollu “gizli” ticaretin de katkısı ile silahlandırılan ordusu, en üst düzeye çıkarılan haber alma sistemi, güçlü bir özel harp dairesi yeniden yaratıldı.

Dünyanın en iÄŸrenç teröristleri’nin oluÅŸturduÄŸu Türk Devleti, ABD’yi de arkasına alarak Avrupa’yı tehdit ediyor ve “terörist” Kürt Ayaklanması’nın bastırılması için yanında yer almalarını “emrediyor”!

Buradan ÅŸunu çıkarıyoruz; büyük atom güçlerinin çıkarlarına karşı duran tüm ulusal ve toplumsal kurtuluÅŸ mücadeleleri bunların ve BM’nin nazarında “teröristtir”ler. Dünyada iki türlü terör tarifi yok artık. Burada çıplak gerçeÄŸi görüyoruz.. BaÅŸta ABD olmak üzere “Düvel-i Muzzama”ya karşı çıkanlar teröristtirler. Ä°kinci Dünya Savaşı sonrasında baÅŸlayan yeni sömürgecilik sürecinde bu hep böyle olmuÅŸtur (zaten daha önceleri kaba sömürgecilik vardı).

Biraz örnekleyelim: Kore’ye müdahale aÅŸamasında Kuzey Kore (rejimini beÄŸenmesem de) direnişçileri, Viet Nam, Laos, Kamboçya (Pol Pot’u beÄŸenmesem de) direnişçileri hep terörist sayılmamışlar mıydı? Fransa’ya karşı yükselen büyük Cezayir DireniÅŸi, hatta daha önceki Viet Nam direniÅŸi Öncüleri sözü geçen devlet tarafından terörist ilan edilmemiÅŸ miydi? Daha da ilginci Fransız Komunist Partisi dahi Fransa’nın Viet Nam ve Cezayir katliamlarına, çanak tutup ortak olmamış mıydı? Bu konuda Ho ÅŸi Minh’in FKP ile polemikleri ortada. Sovyetler BirliÄŸi’nin Macaristan ve Çekoslovakya üzerine tanklarını sürmesi, Afganistan’ı iÅŸgal etmesi ve buralardaki direnişçileri bir nevi terörist ilan etmesi unutulabilir mi? Çin’in Tibet’i iÅŸgali ve ilhakı nasıl izah edilebilir? ABD’nin gölgesinde hareket eden Portekiz’in Mozambik, Namibia ve Gine Bissau-Cape Verde Direnişçileri’ni terörist ilan ettiÄŸini bizim kuÅŸak çok iyi hatırlar.. Ä°spanya’nın ve Fransa’nın ortak Bask VahÅŸeti hala sürüyor. Ä°ngiltere’nin; bir çoklarının yanında, Kuzey Ä°rlanda’yı dize getirmek için neler yaptığını, hatta Kuzey Ä°rlanda’yı anavatan Ä°rlanda’dan “katakulli” ile ayırıp yaratığını ve anavatan Ä°rlanda’dan nasıl kopardığını da biliyoruz (Ä°ngilizler’in Ä°rlandalılar’ı aÅŸağılamak için onlara “domuz Ä°rlandalı” dediklerini biliyor muydunuz?).

Ä°ÅŸte Türk Devleti böylesine utanmazca, dünyayı sadece Yeni Sömürgeci hakimiyet penceresinden gören Düvel-i (ne)Muazzama’ın gölgesinde bütün hatları ile barışçı veya silahlı bütün Kürt siyasi hareketlerine vaar gücü ile yüklenmeye baÅŸlamıştır.. Türk Devleti “terör” ile mücadele ettiÄŸini söylüyor. Terörist dediÄŸi, fakat akla yakın bir tarif vermediÄŸi Gerilla’ya karşı düzenli ordu, kontralar, tanklar, toplar, Skorski, Apach, Kobra ve Süper Kobra helikopterler, Korucular vs den oluÅŸan tüm savaÅŸ güçleri ile savaşıyor.. Bu açıkça bir savaÅŸtır. Bu savaÅŸta hiç bir kural tanımıyan Türk Devleti, tek çözüm olarak Kürt Tarafı’na diz çöktürmeyi önüne hedef olarak koymuÅŸtur.

Türk Devleti ve destekçileri çevirdikleri her tür manevrada SAVAŞIN SİLAHLARDAN BAĞIMSIZ OLARAK İNSAN UNSURU TARAFINDAN VERİLDİĞİNİ hep unutuyor gibi görünürler..

Bunun için;

-Türk Devleti, Kürtler’e karşı yürüttüğü Kirli Savaşı Her türlü silahı kullanarak, bütün psikolojik savaÅŸ taktiklerini kullanarak yürütebilir,

-Generalleri “sözün bittiÄŸi yer” safsatasını öne çıkarabilir,

-BaÅŸbakan Yardımcıları çözüm diye “Türkçe’yi öğretme”yi dayatabilir,

-Gerillaya karşı kiysal silah kullanarak, bilhassa bayan gerilla cesetlerine iğrenç muamelelerde bulunabilir,

-Başbakanları kendi yaptıkları pislikleri gerillanın üstüne atabilir, çocuklarımızı bile gerillaların öldürdüğü yalanına tutuklu ve hükümlü 1500 çocuğa rağmen baaşvurabilir,

-Aynı kişilik Kürt Siyasi temsilcileri ile eşitlik temelinde görüşmeyi red edebilir,

-TV’leri çok sesli imiÅŸ gibi gösterip aslında tek sesli yayınları ile kafa karıştırmaya çalışabilir,

-Neo-Korucular’ın, kravatlı caÅŸların sesleri her yerde yükselebilir, Aband Toplantıları’nda önlerine konan metinleri, sanki tartışıyormuÅŸcasına, hazmetme eÄŸitimini sıklaÅŸtırabilirler..

Bunlar ve gizli tutulan her türlü dek ve dolaba rağmen istedikleri teslimiyetçi çözümün gelmediğini göreceklerdir.. Kürt Halkı irade olarak en üst düzeyde duruş sergilemektedir.. Bu doğru okunmalıdır.

Son bir nokta:

Türk Hükümeti’nin Başı geçen günlerde, sokak jargonu ile ifade edersek, bir “zarf attı”. Mevki uÄŸruna soyunu inkar eden bu yarı Laz, yarı Gürcü kiÅŸilik “Eylul’de (Güney Kürt) Yönetimi ile birlikte bir harekata göröşmemiz söz konusudur” dedi.. Bu açık bir tahrik olabilir. Ama Güney Hükümeti’nin bu iddiayı yalanlamasını beklemek de hakkımızdır. EÄŸer “kardeÅŸ kanı” veya Güneliler’in deyimi ile “Xwekujî’den kaçınılacaksa bu tür tahriklere gelmemek hem Kuzey’in, hem de Güney’in görevidir. Uyanık olmak 1997 trajedisine asla müsaade etmemek gerekir. Her iki taraf da hiç bir komplekse kapılmadan kapalı kapılar ardında müzakerelerde bulunmalıdırlar.. Sakın ola ki yanlış hesap yapılmaya! Zira “Bira Kurmê darê ji darê nebe”!

Åžimdilik bu kadar..

2010-07-15

AÅŸavan Sirac Kekuyon