Teknolojik uygarlığın silahlarına karşı davaya olan iman gücü!

Kürt Kasabı Saddam’ın deyimi ile “bütün savaÅŸların anası” baÅŸladı. Tankları, topları, uçakları ve cobraları ile geliyorlar! Karşılarında iman dolu yürekleri ile bir avuç özgürlük için tek sermayeleri olan canlarını ortaya koyan mazlum Kürt Milleti’nin seçkin evlatları duruyor..

Geliyorlar..

Gelecekler..

Her türlü soykırım silahını serbestçe kullanacaklar..

Amaç teknoloji kullanarak davaya olan imanı teslim almaktır..

YANILIYORLAR!

İman hiç bir zaman teknolojinin karşısında diz çökmedi..

Bu kez de diz çökmeyecektir!

Son ferdine kadar mücadele edecek kararlı bir millet duracaktır.

Ama..

Ama bu yazının hazırlanmakta olduÄŸu 20.10.11 saat 18.15’e (OAS) kadar Türk Askerleri karadan Güney’e geçememiÅŸlerdi.. Yani yalan söylüyorlar.

Geçmeyecekler mi? Geçecekler, fakat dönüp dönemeyecekleri kendi ellerinde değil..

Türk’ün Kürd’ü yok etme, Kürdistan’ı elde tutma inadı her iki halka da pahallıya mal olmaktadır. Her iki tarafın kalkınmaya, bilim alanında geliÅŸmeye, teknolojik uygarlığa sahip olmaya yeterli olan rezervlerini Türk Devleti’ni yöneten faÅŸist klik, en üst düzeyde pay aldığı tahrip sanayiinin devlerine yediriyor, halkı bir dilim ekmek için boÄŸazlaÅŸmaya itiyor. Ä°yi bir gidiÅŸ deÄŸil bu. Bu gece Denge TV’nin haber bülteninde gösterilen bir haber iç yakıcı idi. Adapazarı’nda bir eve cenaze gelmiÅŸti. Evin tek çalışabilecek durumdaki genci ile kısa bir röportaj yapılıyordu. Bu röportajda konuÅŸan cenaze sahibi genç, ki babası da kısa bir süre önce hayatını kaybetmiÅŸti, 1000-2000 Tl’lik fatura yüzünden elektriklerinin 20 gündür kapalı olduÄŸunu söylüyordu.. Fakir halkın çocuÄŸu olan kardeÅŸi, tanımadığı bir baÅŸka yoksulun vatanını iÅŸgal etmek için vuruÅŸmuÅŸ ve ölmüştü.. ErdoÄŸan takımı ise timsah gözyaÅŸları ile cenazelerde saf tutuyordu. Çocukları Amerika’da güven içinde idi ya, kim ölürse ölsün umurunda olmazdı.

Amerika derken aklıma yine “düşük yoÄŸunluklu III. Dünya Savaşı”nda Türk Devletine verilen rol geldi. NATO’nun öncülük ettiÄŸi bu savaÅŸta tıpkı diÄŸer savaÅŸlarda olduÄŸu gibi vicdan aranmaması gerektiÄŸi açıktır.

Düşünün Türk Devleti, ilhak ettiÄŸi Kürdistan ile birlikte NATO’nun üyesi deÄŸil mi? Kürdistan Ulusal Kurtuluşçuları veya özgürlük mücadelecilerinin Türk Silahlı Kuvvetleri ile giriÅŸtiÄŸi savaÅŸ bir iç savaÅŸ deÄŸil mi? O halde NATO ve etrafında kümelenmiÅŸ olan Arap Devletleri ile AB devletleri neden bu kadar ÅŸiddetle karşı duruyorlar? Açıkça konuÅŸalım; “cynism” denir buna.. Türk Devleti’ne OrtadoÄŸu ve Ä°slam çoÄŸunluklu devletler aleyhine verilen rol, bu devletin ayakta tutulması ve isteklerinin karşılanmasını gerektiriyor.

Oysa NATO antlaÅŸmasında Türk Devleti’ni ilgilendiren madde hiç de bu savaşçı organizasyonun Kürtler’i ezmesini ÅŸamil deÄŸildir, şöyle:

Madde: 6- “Tarafların Avrupa ya da Kuzey Amerika'daki topraklarına Fransa'nın Cezayir Bölgesine Türkiye topraklarına veya Taraflardan herhangi birinin egemenliÄŸi altında olan ve Yengeç Dönencesi'nin kuzeyinde yer alan adalara yapılan silahlı saldırı...”

Burada açıkça bir dış müdahaleye karşı durma söz konusudur, içteki bir mücadeleye müdahale deÄŸil.. Hele hele mazlum Kürt Halkı’nın silaha sarılmak zorunda bırakılmış evlatlarını hiç bir tarife uymadan “terörist” ilan etmek NATO’nun görevi deÄŸildir. Bm kurallarına göre halkların kendi kaderlerini tayin hakkı vardı ve ABD’de bu hakka riayetle yükümlüydü. Ama ne gezer...

İşte bu şartlar altında verilen bir savaş bütün şiddeti ile devam ediyor. Casus uyduların istihbaratı, heronların keşif turları, satılan süper kobraların bombalarına karşı en büyük silahı iman olan bir avuç insan direniyor..

Gerilla! Sonuç ne olursa olsun, benim aklımda, gönlümde ve bilincimde savaşın galibi sensin!

2011-10-21

A Sirac Kekuyon