Åživan’ı kim iteledi?
Dikkat ederseniz konu ile ilgili üç yazı yazdım. Üç yazının üçü de baÅŸka açılardan psikolojik savaşın yeni boyutunu iÅŸlemiÅŸ bulunuyor. Buna dikkat edileceÄŸini umarım. Çünkü Şıvan ile birlikte varılan aÅŸamada Kürt Halkı’nın direniÅŸinde en önemli halka olan sanat yönü çökertilmek isteniyor.
Türk Devleti’ne büyük bir iÅŸtahla hizmet eden Haakkarili Yılmaz ve Mustafa ErdoÄŸan kardeÅŸler, Çoligli Muhsin Kırmızıgül (Miami’de villa sahibi), Anası Kürt, Babası Arap bir Türk; Ä°brahim Tatlıses zaten düşmanla birleÅŸmiÅŸ vuruyorlar Kürd’ün umuduna. Daaha sonraları aralarına katılan bir stand-up’cı.. Bazı yazarlar, Dil bilenler.. Bunlar tümü ile TRT-6’nın methettiÄŸi, fakat önemli bir kısmı bu TV’ye çıkmayan Yüksek Rütbeli Psikolojik SavaÅŸ çamurlarıdırlar.
Türk Devleti’nin Åživan’ı psikolojik savaşın merkezine oturtan, gerçek kiÅŸiliÄŸinde ileriyi görmek, vizyon sahibi falan olmak gibi meziyetler yoktur. Onu merkeze oturtan olgular; besteleri, Kürt geleneksel musikisine can vermeye çalışması, Ä°htilalci bir tarza sahip olması, okuduÄŸu ve bestelediÄŸi parçalara tüm vücudunu katarak dinleyici kitleye bu ruh halini aşılamasıdır.
Ruhunu daha henüz Kötü’ye satmadığı günlerde bile oynak bir psikoloji sergiliyordu. Ä°ÅŸte böyle bir yapıya sahip olan Åživan, Düşman’a bir psikolojik savaÅŸ aracı olarak lazımdı. KiÅŸiliÄŸi, cinsel eÄŸilimi, paraya olan sonsuz tutkusu, ve daha baÅŸka zayıflıkları iyi tahlil edilmiÅŸti. Nereden vuracaklarını iyi biliyorlardı. Zamanlama harikaydı. Kendisinin son zamanlardaki “iÅŸverenlerinin” devreye girmesi için düğmeye tereddütsüz basıldı. Ä°lk vuruÅŸta sonuç alınmadı. Ama yılmadılar, ikinci bir vuruÅŸu en üst düzeyde yaptılar. Türk kültür bakanı, Türk baÅŸbakan yardımcısı bir yandan, zayıf onur, gurur, haysiyet ve zayıf kiÅŸilikli Kürtler’i ayartma görevini yerine getirmek için canla-baÅŸla çalışan Dengir gibiler öte yandan çalıştılar ve sonuç aldılar.. Sanat alanının çökmesi, mücadele azminin çökmesi demekti.. Bunu bilerek yolaa koyuldular. Ama yönetim düzeyinde Güney olmasa idi baÅŸarılı olma ÅŸansları çok azalırdı..
Åživan’ı ve Åživan gibileri içimizden, Kürt Milleti’nin içinden çıkanlar olmasaydı zor iterlerdi. Yönetim düzeyinde Güney’in çok yönlü çabaları olmasaydı, bir çok alanda olduÄŸu gibi, kültür alanında da böylesine taÅŸlar sökülmezdi. Oysa Kuzey, en aÅŸağısından 1961’den beri canı ve maalı ile Güney’e zafer için yardımcı olmaya çalışıyor, yenilgi anlarında onlara kucak açıyor. Åžu anda Güney’e en çok yardım eden Goyîler, Botanlılar, Zilanlılar, Geverliler vs “direnme” kelimesinin bile hafif kaldığı bir varolma savaşı ve savaşımı içindedirler. Bunlardan bazıları Düşman zulmundan kaçarak Güney’e sığınmış, orada baÅŸta EtruÅŸ olmak üzere bir çok BM denetimli kampa yerleÅŸtirilmiÅŸlerdi. EtruÅŸ’ta Güneyli KardeÅŸleri’nin zulmu en ağır ÅŸekli ile onları bulmuÅŸ, hayvanları talan edilmiÅŸ, kendileri hırpalanmıştı.
1997 Türk-Güney Yönetimi’nin ortak baskını onları Saddam’ın kontrol ettiÄŸi alana, Maxmur’a kadar yürüyüşe geçmeleri ile sonuçlandı. Öte yandan 10 bin cıvarındaki Kuzeyli Kürt, Bihere, SeraniÅŸ, Besive, Geliye Kıymete’ye de yerleÅŸti. Öte yandan yine BM mülteciler yüksek komiserliÄŸinin kontrol ettiÄŸi EtruÅŸ, Ninova, Nehdare’ye de yerleÅŸildi. Güney Yönetimi gücü yettiÄŸince bunlara da bunaltıcı bir baskı uyguladı, Türk Devleti’nin kucağına itmeye çalıştı.
Burada bir parantez açarak Güneyli yöneticilere bir kaç sözle seslenmek istiyorum:
Güney Yönetimi Türk Devleti ile elbette iyi iliÅŸkiler kurabilir, kurmalıdır da. Bu iyi iliÅŸkiler Kürdistan’ın nefes borusu sayılacak olan bir kapının kapanmaması, ticari iliÅŸkilerin eliÅŸmesi, sanayinin yavaÅŸ yavaÅŸ organize olması için gereklidir ve belki de hayatidir. Ben prensiplere dayalı iliÅŸkilere hayır demedim, demem. Ama Mesut Barzani’nin bir cümlesini de kendisine hatırlatmak isterim. Şöyle bir saptaması vardı Sayın Barzani’nin: “Bundan sonra hiç bir sebeple bırakujiye izin vermeyeceÄŸim”. Oysa bugün yapılanlar, Kuzey’e yönelik satınalma, baltalama iÅŸlemleri Türkler’in psikolojik savaşında bir nefer olma realitesini iÅŸaret ediyor. Hewlêr’de konsoloshane açmaları, her gün en üst düzeyden tutun alt rütbeli basit bir psikolojik savaÅŸ unsuruna varıncaya kadar ziyaretler organize edilmesini biz hayra yoramayız. Bu ziyaretlerin amacı baÅŸlatılmış olan bir Kuzey Kürdistan beyaz katliamının Güney ayağını denetlemektir. Söz konusu ayak kaçaklardan, Kuzeyli eski liderlerden ve para için kendilerini pazarlayan kiÅŸiliklerden oluÅŸuyor. Bu denetimde asıl olan eskiden kitlelere öncülük etmiÅŸ, gençleri ölüme sürmüş, yılgın ve düşkün şöhretleri psikolojik savaşın çarkları arasına çekmektir. MÄ°T bunlara artık çengel atmıştır. KurtuluÅŸları yoktur.
Ä°ÅŸte Türk Devleti’nin belli bir ölçüde Güney Yönetimi’ni kullanarak attığı yem, Kuzeyliler’e ufak tefek para ve mal kırıntıları göstererek onları “ayartmak” ÅŸeklinde olmaktadır. ÇoÄŸuna verilenler; 1200 Dolar aylık “maaÅŸ” (her neyin karşılığı ise), bir emanet ev ve bir arabadan ibarettir. Çok net bildiÄŸim bir konudur bu. 49’lar eskisi bir düşkün bu grubun en tipik örneÄŸidir. Bazı örgütler de Güneyliler’in verdiÄŸi paralar ile orada ayakta kalabiliyorlar. Yakınım sayılan birine de bu arabalardan biri verilmiÅŸ, bu zat arabasını satarak Türk Devleti’nin yolunu tutmuÅŸtu. Åžimdi Ä°stanbul’daki ailesinin yanındadır.
Bütün bu olguların ışığında Türk Devleti’nin sistemli bir ÅŸekilde organize olması gerçeÄŸini doÄŸru kavramak, eÄŸer zihinsel özürlü deÄŸilsek netleÅŸir.. Türk psikolojik savaÅŸ liderliÄŸinin bir yandan, MHP’liler dahil, Türkler’e ve iÅŸbirlikçi Kürtler’e verilen ihaleler ve holdinglerin ticari iliÅŸkileri sayesinde bölgede ekonomik anlamda egemen olduÄŸunu görürüz. Öte yandan da “Fethullah Gülen Dini” (müslümanlıkla ilgisi olmayan bir modern münafık eÄŸilim) vasıtası ile bölgenin kültür ve eÄŸitim kurumları adım adım zapt edilmektedir. Askeri yönden ise daÄŸlık alanları kuÅŸatan bir kuÅŸakta 2000-5000 arası bir sayıda güç bulunduran Türk Devleti öte yandan kontraları ve beÅŸinci kol güçleri ile zaman zaaman terör eylemlerine baÅŸvurmaktadır. Yani kısacası net olarak edindiÄŸimiz bilgiler özet olarak Güney’in adım adım zapt edildiÄŸi doÄŸrultusundadır..
Benim Güney’e uyarılarım olacaktır, ama bu uyarıları dinlemeyeceklerine adım gibi eminim. GeçmiÅŸteki tecrubeler, ki bunlaarın bir kısmını kendim de yaÅŸadım, ortada. Çünkü Güneyli Liderler için zorun rolu hayatidir. Onlar hiçbir ÅŸekilde Kuzeyli parti ve ÅŸahsiyetlerin uyarılarına bakmazlar. Onlar için esas olan kendilerinden daha güçlü olan devletleri kızdırmamaktır. Türk Devleti ve ABD sakınılacak güçlerin başında gelir. Vizyon hak getire.. Görebildikleri bir sene ötesidir.
Uyarılara bu saptamalar ışığında geçiyorum:
-Daha önceleri defalarca kaydettiÄŸim gibi; Türk Devleti’ni kızdırıp kızdırmamak hiç bir ÅŸekilde aktualiteyi etkilemez. Onlar planlı bir ÅŸekilde tüm Kürdistan’ı yutmak için harekete geçmiÅŸ durumdadırlar. Sizi de kattıkları oyun en iyi planlanmış olan bir psikolojik savaÅŸtır. Bundan dolayı bilimsel mantık iÅŸleterek, birikimin patlamaya dönüşeceÄŸi an beklenmektedir. Bir Türk istilası veya müdahalesi ancak birlik içinde hareket edilerek engellenebilir.
-Kuzey Halkı hala sizlere kardeÅŸ gözü ile bakıyor. Birimize batacak olan bir hançer tüm vücudumuzu etkiliyecektir. Ä°ÅŸte bu gerçeÄŸin ışığında Kuzey’e hançer saplanmasına izin vermeyin veya böylesi bir körlüğe kapılmayın..
-Psikolojik savaÅŸ unsuru olarak kullanılacağı ıspatlanmış olan Kuzey’li yazar, ex-politikacı ve sanatkarları Türk Devleti lehine “tavlamayın”. Orada faaliyet gösteren Kuzeyli Kürt partilerini Türk Devleti’nin çözüm yolu geliÅŸtirdiÄŸine inandırmaya kalkmayın. Kuzeyliler’i ortada oynanan büyük psikolojik savaÅŸ satrancında sonunda Sen’i de yutacak olan Turaniler’e yem olarak sunmayın.Åživan gibi oynak karekterli, ama etkili sanatçıları Türk Devleti’nin kucağına itmeyin..
-Türk Devleti’nin bir müsteÅŸarlık kurarak yürüttüğü anti-Kürt psikolojik savaÅŸ taktiklerini iyi kavrayın. Size sunulan “belge”lere deÄŸil, sunulmamış olan niyete bakın.
Bunlara uymayacağınız baştan bellidir. Ama ben tarihe not düşmeye devam edeceğim..
2011-02-15
A Sirac Kekuyon