Obama’nın gezisi.. Åžifreleri.. Amaçları
Ben bu geziyi Kürtler’e getirileri ve Kürtler’den götürüleri açısından deÄŸerlendirmeye çalışacağım. Önce bir çerçeve dahilinde Obama’nın Türk Devleti’ne odaklanmasının sebeplerini (kendimce) ortaya koyacak, ardından bu gezinin Kürdistan’ı ilgilendiren bölümünü didikleyeceÄŸim.
Evet, Obama baÅŸkanlık yemini ittikten sonra ilk fırsatta bir Ä°slam Devleti’ni ziyaret edeceÄŸini deklere etmiÅŸti (genel literatürde “ülke” terimi devlet yerine kullanılmaktadır ve bu yanlıştır, çünkü Türkiye diye bir ülke yoktur). Amacı Ä°slamlar ile ABD arasındaki buzları eritmek, eski iliÅŸkileri canlandırmaktı. Bu ziyaret için aday üç merkez vardı; Mısır, Suudi Arabistan ve Türk Devleti..Eskiden olduÄŸu gibi davransaydı, elbette Mısır veya Suudi Arabistan’ı seçecekti. Ama olmadı.
Çünkü Suudi Krallığı tam anlamı ile bir OrtaçaÄŸ devleti idi. Åžeriatın Suudi”ce” yorumlu bir rejimin efendilerinin yüzüne bakarak çaÄŸdaÅŸ bir mesaj verilemezdi. ABD’nin yeni yöneliminde, demokrasi sayılabilecek bir devleti, hakimiyet uÄŸruna onore etmek önem taşıyordu. Çünkü, eÄŸer Suudiler’in çaÄŸdışı rejimi onore edilseydi, bu, baÅŸ düşman sayılan al-Qaida’nın deÄŸirmenine su taşımak anlamına gelebilecekti.
Mısır ise “Müsülman KardeÅŸler BirliÄŸi” ve türevlerinin tehdidi altındaydı ve demokrasi geçiÅŸ gibi bir teÅŸebbüste bulunmak, oranın Ä°slami bir devlete dönüşmesi anlamına gelirdi. Buna ne ABD, ne de ABD hazır deÄŸildi.
Türk Devleti’ne gelince; bu devlet bölgesel bir super güç idi. Kendine özgü ve “demokrasi” adını verdiÄŸi rejime sahipti. Ãœstelik aynı günlerde “Medeniyetler BuluÅŸması” denilen bir foruma ev sahipliÄŸi yapıyordu. Tereddütsüz bir ÅŸekilde Ankara ve Ä°stanbul gezi ve buluÅŸmalarına start verdi.
Mesajlar..
Åžimdi Obama, Sarkozy ve Rasmussen’in Avrupa, Ankara ve Ä°stanbul’da verdiÄŸi mesajları doÄŸru okumayı deneyelim:
Sarkozy ve ek olarak Merkell, Obama’ya inat altını çize çize, “Türkiye’nin Avrupa’da yeri yoktur” dediler. Bu Türkler’in birinci yalanlarının açıkça ortaya dökülmesi demekti. Ä°kinci yalan; “Roj TV’nin kapatılması konusunda Obama garantör oldu” demeleri idi. Oysa Rasmussen bunu diplomatik, ama anlaşılır bir dille yalanladı. Çünkü Danimarka bir kabile devleti deÄŸildi. Kanunları vardı. Yapılabilecek tek ÅŸey, Roj TV’nin hesaplarının daha dikkatli ÅŸekilde incelenip, PKK ile bağının finansman açısından araÅŸtırılmasından ibarettir. Ä°slam Peygamberi Hz Muhammed karikatürleri konusunda da Rasmussen’in yapabileceÄŸi bir ÅŸey yoktu. Bir süre Yeni NATO sekreterinin Ä°stanbul’daki forumda Ä°slam dünyasından özür dileyeceÄŸini ilan edip durdular. Bu da fos çıktı. Hiç bir özür kelimesi telafuz edilmedi.
Obama Ermeni katliamı konusunda sözünün arkasında olduÄŸunu, ama ÅŸu anda Türk Devleti ile Ermenistan arasında bazı temaslar bulunduÄŸunu, bunların süratle bir sonuca varmasını beklediÄŸini bildirdi (buz dolabı politikası). Kıbrıs konusunda eski politikanın devam edeceÄŸi açığa çıktı. Görüşmelerin en can alıcı noktalarından biri ise Heybeliada Ruhban okulu’nun açılması için ısrar anlamına gelen vurgular yapılmasıdır. BilindiÄŸi gibi bu okul, Grek kilisesine baÄŸlı din adamlarının yetiÅŸtirildiÄŸi br yerdi. Okul 1971’de politik sebeplerle kapatılmıştır. Bu arada Ä°ran da unutulmadı ve önüne iki tercih konuldu: Ya nükleer silahlanma programını askıya alacak, ya da “gereken” yapılacaktı.
Bunlar ve bunlar gibi konuların dışında zurnanın zırt dediÄŸi noktaya gelindi; PKK’nin ezilmesinin ÅŸahsında Kürt Meselesi’nin tekrar betonlanması dır..
Kürt Meselesi konusunda pazarlıklar...
Ä°ki taraf bu konudaki kozlarını apaçık bir ÅŸekilde masaya yatırdılar. ABD, Türkler’in Afganistan’a “muharip sınıf”tan asker yollamasını talep etti. Obama’nın bunu ısrarla istemekteki amacı, al-Qaida’ya karşı bir Ä°slam Devleti’nin askerlerini de yandaÅŸ olarak savaÅŸa sürmekti. Burada amaç, ABD’nin Ä°slam’a karşı deÄŸil de terörizme karşı savaÅŸtığını göstermektir. Ãœstelik bunu Ä°slam denilen bir partinin tüm hatları ile hakim olduÄŸu bir devletten istiyordu. Böylece Ankara ve Ä°stanbul’da dile getirdiÄŸi “biz Ä°slam’larla deÄŸil, teröristler ile savaşıyoruz” ibaresinin altını dolduracaktı. ABD’nin elbette üçbuçuk kıçı kırık mehmetcik’in savaÅŸ gücüne ihtiyacı yoktu. Amaç yeni yönelimi, deyim yerinde ise, Ä°slam dünyasına yedirmekti. Bunun için bir iÅŸbirlikçi münafığa ihtiyaç vardı ve bu münafığı aramaya bile gerek yoktu.. O Ankara’daydı ve resmi adı AKP idi..
Buna karşın ise Türk rejiminin bir istemleri duruyordu: Kerkük, Kürdistan’ın Kuzeyi ve geri çekilme olayından sonra Irak’ta oluÅŸan boÅŸluÄŸu Türkler’in doldurması.. Obama istemlerden ilk ikisine evet dedi. Böylece Türkler, Kuzey’de, ABD’nin yardımı ile yeni katliamlar baÅŸlatacaktı. Bunun provası zaten baÅŸlamıştı. Kerkük sorunu sürümcemede bırakılacak ve geri çekilme olayına kadar çeÅŸitli manevralar ile iÅŸ geçiÅŸtirilecekti.
Ama bence renk “verilmeyen” bir konu çok daha önemlidir. Çünkü PKK geri çekilme olayına kadar kendisini koruyabilecek güç ve tecrübeye sahiptir. EÄŸer ulusal politikasını daha da netleÅŸtirirse bugünkünden kat kat büyük bir güce de erebilir. Bu tamam. Fakat benim dikkat çekmek istediÄŸim, ABD’nin Irak’tan çekilmesi sonrası karşımızda boy verecek olan karmaÅŸadır. Türkler’in kendilerini ele veren neÅŸe dolu hevesleri açıkça yüzlerinden okunuyor. Bu hevesi Güneyli liderlerimizin deÄŸerlendireceÄŸini umuyorum. Åžu unutulmamalıdır: Türk’e ne verirseniz dahasını isteyecek bir yapıdadırlar.
DeÄŸerlendirmeler devam edecek..
2009-04-06
A Sirac Kekuyon