Kürt Halkı, Türk Devletleri’ne (Osmanlı ve uyduruk Türkiye’ye) asla iradesini teslim etmedi
Türk Devleti Mustafa Kemal’den beri Kürdistan’da inanılmaz bir faÅŸizan tırmanış sergilemiÅŸtir. Bu tırmanış 1980 Darbesi sonrası tam bir beyaz soykırıma dönüşmüştür.
Bütün sömürgeci devletler, emeÄŸi sömürdükleri, halkların onurları ile pervasızca oynadıkları, yerlileri yok saydıkları, aÅŸağıladıkları için iÄŸrençtirler. Bir zamanların imparatorlukları, iÅŸgal ettikleri ülkelerin insanlarını eze eze sindirdiler, köleleÅŸtirdiler ve iliklerine kadar sömürüp çöpe attılar. Düşünün neolithic çaÄŸdan beri dünya uygarlığının temellerini atan yörelerinden biri olan Hindustan Halkı, soysuz Ä°ngilizlere “sahip” diye hitap etmek zorunda bırakılmıştı. Ben sömürgeci güçleri hep “uygarlık yutan makina” olarak görürüm. Sömürgecinin uymak zorunda olduÄŸu bir uluslararası hukuk yoktur. Kurulan bütün uluslararası kurumlar hep sömürgecilerin deÄŸirmenine su taşımışlardır. Ä°ÅŸte Milletler Cemiyeti, iÅŸte BirleÅŸmiÅŸ Milletler Örgütü..
Çin’in eski lideri, sözde “komünist” Mao, “Büyük milletler küçükler aleyhine (toprak açısından) büyüme hakkına sahiptirler” demiÅŸ ve Tibet’i yutmuÅŸtu.. Araplar “Ä°slam’ın kılıcı”nı kullanarak Kuzey Afrika’daki Kiptîler’i (Egiptis) yutarak asmile etmiÅŸ, büyük Mısır Uygarlığı’nı ve önasyada özellikle Kürt uygarlığını tarihten silmiÅŸlerdi. “Ä°slam’ın kılıcı” Araplar aynı ÅŸeyi Osmanlı’dan önce Anadolu’da, Suriye’de, bugün “Irak” adı verilen uyduruk devlette de tekrarlamışlardı. Berberiler hala hak talebi ile mücadele etmiyorlar mı (el-Mehdi’nin Fas’taki direniÅŸini okuyunuz)? Kürdistan’da “Ä°slam” adı altında gerçekleÅŸtirilen zulüm, yazılı olmayan edebiyatla zamanımıza kadar taşındı.
Anglo saksonlar ve İberikliler (İspanyollar ve Portekizliler) Amerikayı bir baştan bir başa kan gölüne çevirmediler mi? Orada bir denge halinde yaşayan insanların kökünü kazıdılar. Ama ardından kendileri haklı gösteren kitaplar, çocuk romanları ve western filmlerle insanların kafalarını karıştırdılar.
Fakat benim gördüğüm kadarı ile OrtadoÄŸu’ya Çin’den gelmiÅŸ olan Türkler kadar zalim, fırsatçı, kirli, inkarcı bir baÅŸka sömürgeci yoktur. SömürgeleÅŸtirdikleri sekiz ulusu yutmuÅŸ, yok veya asimile etmiÅŸ, Kürdistan’ı ise hiç bir haklı gerekçeye dayanmadan ilhak etmiÅŸlerdir.
Bunda tarihin akışı boyunca Kürt Önderleri’nin tümünün teslimiyetçi bir “gerçekçiliÄŸe soyunmaları” önemli rol oynamıştır. Kürt Önderleri eÄŸer Libyalı Ömer Muxtar gibi, Marockolu el-Mahdi gibi davranmış olsalardı yine de asılmak suretiyle idam edileceklerdi. Ama bıraktıkları miras, “zayıf olduklarını, yenilebileceklerini bile bile ölüme merhaba” demek olacaktı. O kahrolası feodal yapımız ve ona baÄŸlı olarak biribirimizin boÄŸazına sarılmamız Neolithic ÇaÄŸ’dan beri deÄŸiÅŸmez karekterimiz olmuÅŸtur. Bundan dolayı Asya Tipi Ãœretim Biçimi’nin ürünü yapısı ile Türk talancılığı muvaffak olmuÅŸ, dünya uygarlığına beÅŸiklik eden yurdumuzu baÅŸta Araplar olmak üzere pekçok talancı imparatorlar iÅŸgal etmiÅŸlerdir. Kürd’ü yenilgiye mahkum eden bu feodal kafa, modern çaÄŸdaki partilere de yansımış bulunuyor. YNK-PDK ayrışması ideolojik mi, feodal ayrı durma mı siz karar verin..
Evet, feodal kafanın yarattığı yıkımın en bariz örneÄŸi olan ve 1514’te cereyan eden Ä°ran ile Osmanlı Åžah ve PadiÅŸahları’nın karşılaÅŸması hakkında çok ÅŸey yazıldı, çizildi. Fakat bu savaÅŸtan önce sınırın her iki tarafında, baÅŸta feodal Beyler olmak üzere Kürt Halk kitlelerine karşı uygulanan aÅŸağılık bir zulüm vardı. Åžah Ä°smail en aÅŸağısından 11 Kürt feodal beyini sırf Sün’i oldukları için zindana kapatmıştı. Osmanlı’nın “Gaddar Selim” adlı padiÅŸahı ise Åžeyhül-Ä°slam Nurettin el-Hamza’nın 1512 de hazırladığı fetvayı yürürlüğe koydu. Bu fetvada, kızılbaÅŸlar kâfir ve dinsiz olarak tanımlanmış, onları öldürmenin vacip ve farz olduÄŸunu söylenmiÅŸti mühür altına almıştı. Sonuçta en aÅŸağısından 40 Bin kızılbaÅŸ Kürt katledildi.
Ama yine de Ä°dris-i Bitlisi’nin Sultan Selim’e onaylattığı antlaÅŸma KÃœRDÄ°STAN’IN Ä°LHAKI ANLAMINA GELEN BÄ°R TEK CÃœMLE İÇERMÄ°YORDU.
Bu belgede;
-Kürdistan Beylikleri ilişkilerinde ve içişlerinde tamamen bağımsız olacaklardı.
-Osmanlı Ä°mparatorları Ä°slam’ın koruyucuları sayıldıklarından, Ä°slam’ın birliÄŸinin (Sün’ilerin birliÄŸinin) temsilcileri olduklarından onlara biat edilecekti..
-Osmanlı Ä°mparatorları’nın DoÄŸu seferlerinde Kürt Beyleri onları para ve asker vererek destekleyeceklerdi.
Selim’in yerine padiÅŸah olan oÄŸlu Süleyman bu belgeyi tanımama eÄŸilimindeydi. Bunun için Kürdistan’a saldırdı, ama ummadığı bir yenilgi alarak Selim’iÅŸn belgesinin bir benzerini yayınladı. Aynı belgeye baÄŸlılık 1840’da da teyit edilmiÅŸti.
1806’ya geldiÄŸimizde Osmanlı Ä°mparatorluÄŸu’nun yıkılmaya yüz tuttuÄŸu günlere varırız. Bu tarihi baÅŸlangıç olarak alırsak, Türkler’in ülkemizi parça parça yutmaya çalıştığı, buna karşı direniÅŸlerin sergilendiÄŸi günleri görürüz. Nerede tümü iç ihanet yüzünden yenilgiye uÄŸrayan bu direniÅŸlerin hiç biri “teslim antlaÅŸması” ile sonuçlanmamıştır. Kısacası 1514 iradesi hukuki açıdan hala geçerlidir. EÄŸer bir gün uluslararası hukuk geçerli olursa Kürdistan’ın mevcut devlet çerçevesini tanımaması Kürt Ä°nsanı’nın en tabii hakkıdır.
Fakat biz ÅŸunu unutmuyoruz: Uluslararası iliÅŸkilerde tek geçerli kural güçtür, güçlülüktür. Åžu anda bu köprüden geçiyoruz, ama “ayıya dayı” deme ÅŸansı olmadan..
2011-10-04
A Sirac Kekuyon