Halabca’den Newroz’a
16. Mart.1988.. Newroz’a beÅŸ kala. Halabca’lının altında yattığı gökyüzünü kapsayan sarı, beyaz, kırmızı bulutlar.. Petrol kokuyordu Halabca sokaklarına indikleri zaman simsiyah kesilen o ölüm bulutları. Batılı yönetimlerin vicdansızlıydı gökyüzünün ölüm kokan o süsleri. Hiç hayra alamet deÄŸildi Halabcalı’nın gördükleri.. Dağılmadı o bulutlar. Az sonra ölüm olup yaÄŸdılar Halabca sokaklarına. Kapıları çaldılar birer birer. Babalar, analar, çocuklar.. Tarafı olmadıkları bir savaşın kusmuÄŸunda boÄŸuldular. Saddam bu sarı ölümü “Enfal”e baÄŸlıyordu.
Kur’an’da yer alan Enfal Suresi şöyle tarif edilir: “Enfâl, ziyade manasına gelen ‘nefl’ kelimesinin çoÄŸuludur. Ä°slâm dinini savunmak için yapılan savaÅŸlarda elde edilen sevaba ek olarak alınan ganimet malına da ‘nefl’ denilmiÅŸtir. Sûrenin birinci âyetinde savaÅŸtan elde edilen ganimetlerin Allah ve Resûlüne ait olduÄŸu ifade edildiÄŸi için sûreye bu ad verilmiÅŸtir.”
Saddam 75 ayetlik bu sureyi Kürtler’i yok etmenin fetvası olarak kabul etmiÅŸ ve “iÅŸlemi” icra etmiÅŸtir. 180 Bin’i aÅŸkın Kürt, Batılı ÅŸirketlerin ve Ä°ran Rejimi’ne kinle bakan ABD’nin bir nevi teÅŸviki ile bu kan gölünü yaratmıştı..
Ä°ÅŸe bakın ki Halabce katliamının yıldönümü olan bugün bomba yüklü bir binek araba patlatılmış, bir vatandaşımız yaralanmış, yirmi cıvarında vatandaşımız yaralanmıştır. Güney’in yeni hakim sınıfları ise bu katliamlara karşı ciddi, caydırıcı tedbirler alacaklarına ceplerinin derdine düşmüş olmanın utancını yaÅŸayacaklardır.
Halabca Newroz’a giden yoldur.
Halabca zamanımızın Dahakları tarafından tekrarlanan tarihtir.
Halabca derstir.. Tarih bilincidir.
Halabca düşmana el vermenin sonuçlarını anlatan bir duraktır!
Halabca Kürtler’in biribirlerini yemesinin fiatıdır.
Halabca lider bencilliğinin, hesap bilmezliğin sessiz tanığıdır.
Evet,
Halabca Newroz’a uzanan dikenli bir yoldur..
Newroz’u Newroz yapan onu tarih bilinci ile karşılamaktır.
Tarih bilinci!
Bu bilinç bir iki kitap okumakla kazanılamaz. Zulmuna karşı direnen Üç Kava’yı anlamak, bu Üç Kava’yı (Uppis, Zanasâna ve Râmatâla’yı) kendilerinden sonra direnen Kawalar’ın fedakarca mücadeleleri ile birleÅŸtirmek ne ulu bir duygudur.. Amîr Xan Lepzerîn’nin DimDim Kalesi’nde Safeviler’e ve Osmanlıya direnmesi az bir ÅŸey mi? Alamut 166 Yıl istilacılara karşı direnmiÅŸti. MoÄŸol sürüleri tarafından yakılıp yıkıldı. Oradakiler son fertlerine kadar direndiler.
Newroz kahramanlarının bir avuç özgürlük ve bağımsızlığa kavuÅŸmak için meÅŸaleleÅŸtiÄŸi günlerde iÅŸbirlikçilerin karşıt faaliyetleri hiç bitmedi. Ä°lhakçı-inkarcı devletler bu tür kiÅŸilikleri pohpohladıkça kıçları daha da büyüyor, etrafa kustukları kinleri ile her zaman direnenleri suçluyorlardı/suçluyorlar. Direnen önderlikleri birer kan emici olarak lanse etmeleri sıradanlaÅŸmış durumdadır. Yakın tarihimize bakın.. Her özgürlük baÅŸkaldırısı kendi içinden hainini çıkarmadı mı? Bir Goyî arkadaşımın dediÄŸi gibi her Bedirxan’ın bir YezdanÅŸer’i vardı. Ä°ÅŸte 1925’in baÅŸ düşmanı Xormek aÅŸireti deÄŸil miydi? O zamanın mürekkep yalamışı M Åžerif Fırat Direnişçileri ihbar ettiÄŸi gibi sonradan yazdığı kitap ile Kürt ÖnderliÄŸi’ne tüm kinini kusmuÅŸtu.
Alişêr ve Zarîfe’nin kahramanlığını bilenler bilir. Bilmeyenler ise öğrenmeden entellik bile yapmasınlar. Bu Çift’in direniÅŸ destanı nesilden nesile zamanımıza kadar inmiÅŸtir. O zamanların Entel’i Dêrsîm Mebusu Hasan Xeyrî şöyle diyor; “....Asıl baÅŸ kaldıranlar daÄŸlar da AliÅŸir denilen herifle beraberdiler...” 04.10.1921. Onları ÅŸehit eden düzeneÄŸi kuran Reyber Kopo’dur (topal).
Onur Akın Åžahikalar Destanı adlı ‘deyiÅŸ’’inde (ben özür dileyerek bunu “deyiÅŸ” olarak niteliyorum) Şöyle diyorum:
Onur Akın'ın Şahikalar Destanı diye bir şarkısı var....Sözleri şu şekilde;
Ali boğaz göklerinde barut sıcağı
Bir dağ geçidini tutmuş tutmuş Alişer
Kayadan kayaya anam mavzer yankısı
Zulme yurdum demez AliÅŸer ferman dinlemez
Kurumuş kan ortasında Zarif'in yüzü
Ay giyinmiş acısını ağlayıp gezer
Alişere ölüm ne ki bundan gayrısı
Etinde bir kurÅŸun gibi siperler susar
Şahikalar kardı çayırlar sümbül
Yamaçlar kavaldı yamaçlar keklik
Dağ unutmaz Alişer'i rüzgarda saklar
Gül unutmaz Zarife'yi şebnemde saklar
Aynı mavi göğün altındayız
Aynı güneş ısıtıyor bizi
Geceleri aynı ay
Niye öldürüyorsunuz bizi....
Görüldüğü gibi; Kürdistan ve Kürt Tarihi’nde iÅŸbirlikçiler hep entellerden çıkıyordu/çıkıyor ve bunlar düşmanın istediÄŸi yönde propaganda yaparak psikolojik savaÅŸa katkıda bulunuyorlardı/bulunuyorlar.
Bakmayın lafazanlıklarına, bir halt bildikleri yoktur. Tarih yazarlar, tarih biliçleri yoktur. KiÅŸisel çıkarları bir yular gibi kafalarına sarılmış onları düşman saflarına sürüklemiÅŸtir. Burkaylar, Şıvanlar vs’ler Türk Psikolojik savaşımında birer vidadırlar. Onları ideolojik mücadele alanında yerle bir etmek yurtseverlerin görevidir.
***
Newroz’u yaratan bir halkın çocukları elbette daha pek çok meÅŸaleleÅŸme yaratmışlardı. Bunları tarih kitaplarımda anlatıyorum, ömrüm yettikçe de anlatmaya devam edeceÄŸim. ÇaÄŸdaÅŸ Kawalar’ı anmadan Newroz’un anlamını tam açıklamış olamayız. Her ne olursa olsun Ben bu seriye Margaret Åžello ile baÅŸlayacağım (Asuri). SavaÅŸ ateÅŸi yandığında en ön saflara atılması ile tanınan bu PeÅŸmerge’nin fotografları bir ara tüm yurtseverlerin evlerini süslerdi. Güneyli ikinci büyük meÅŸale Leyla Qasim’dır. “PiÅŸmanlık belirt seni asmayalım” teklifini elinin tersi ile iten bu kahraman Kürt Kadını 13 Mayıs 1974’te idam edildi. Güney Batı’da ise Newroz katliamı hala hatırlardadır.
Kuzeyde misal çokluÄŸundan dolayı sadece iki Newroz meÅŸalesini; RahÅŸan ve Mazlum DoÄŸan’ı ismen anayım yeter. Çünkü topraÄŸa her düşen gerilla bir Newroz meÅŸalesidir!
Kürt Milleti/Halkı bu Newroz’u daha büyük bir coÅŸku ile karşılıyacaktır. Ä°ÅŸbirlikçiler hariç, tüm Kürt Halkı’nın ve dostlarının Newroz’u ateÅŸli olsun!
2011-03-16
A Sirac Kekuyon