Duçe’nin TSK’ne karşı kazandığı zafer ve tavrımız..
Türk Devleti’nin neo-faÅŸist sözde Ä°slamistler tarafından ele geçirme yürüyüşünü başından beri bilimsel olarak olarak ortaya koymaya çalışmış ve sonraki safha için öngörülerde bulunmuÅŸtum. TSK’ne karşı ÅŸu günlerde kazanılan zafer hazmedilebilirse, artık BaÅŸkanlık Sistemi’nin önündeki engeller de kalkmış olacaktır. ErdoÄŸan duçeleÅŸme yolunda önemli bir virajı aÅŸmış bulunuyor.
Yazdıklarım doÄŸru dürüst anlaşılamadı. Bunun sebebi, 1968 kuÅŸağı dahil, Türk Devleti’nin hüküm sürdüğü topraklarda yaÅŸayan demokratların tarih bilincinde büyük bir boÅŸluÄŸun varlığıdır. Bilinç eksikliÄŸi veya yanlış bilinç konusundaki tezim iddialı ve abartılı bir tez olarak görülebilir, ama maalesef doÄŸrudur. Türk kökenli ve kendilerini Türk olarak hisseden solun büyük bir kısmı, “yurtseverlik” tezini demokratizmin ve giderek sosyalizmin önüne koymuÅŸlardır. Kemalizm’i “antiemperyalist”lik ile eÅŸ tutmaları demokratların ve sosyalistlerin tarihi yanılgısıdır. Sosyal demokrat bir hareketin bile geliÅŸmesinin önüne set olarak çıkan, sosyal demokrasiyi kontamine eden ve bu demokratik düşünce tarzını kemalizme hibe eden bir kafa yapısı, Demokrat Parti iktidarı boyunca ve günümüze kadar, Türk Devleti’nin hakim olduÄŸu topraklarda anti faÅŸist mücadeleyi hep geri plana ittirmiÅŸtir.
Daha önce de yazdım; elbette, düz ve açık bir bağımlılık iliÅŸkisi olmamasına raÄŸmen, Türk Devleti emperyalizmin güdümündeydi ve güdümündedir. Bunda pek tartışılacak bir yön yok. Ama unutulan ÅŸey, Gladio’nun, TSK eliyle, siyasi iktidarın bilgisi dışında operasyonel ve psikolojik bir mücadeleyi tek elden yürüttüğüdür. Buna raÄŸmen büyük deÄŸer biçtiÄŸim 1968 KuÅŸağı maalesef mücadelenin en fazla kızıştığı günlerde “ordu-gençlik elele milli cephede” sloganını baÅŸ slogan yapmıştı. TSK’nin buna cevabı Ziverbey Köşkü iÅŸkencehanesi, Maltepe, Selimiye ve Mamak oldu.. Ä°dam sehpalarında can veren üç fidan bile TSK’ya toz kondurmamışlardı. Kızıldere-Nurhak ekseninde topraÄŸa verilen büyük mücadelenin öncüleri, baÅŸta Deniz GezmiÅŸ, Sinan Hoca, Ä°brahim Kaypakkaya ve Mahir Çayan olmak üzere sol hareketin büyük ideologları, kanları beÅŸ para etmez uÅŸakların ipleri ve kurÅŸunları ile evrene karıştılar.
Bu gidiÅŸatı daha önce tahlil etmiÅŸtim. Åžu anda münafık-islami bir faÅŸizm bütün hatları ile oturtuluyor. TSK’ye vurulan darbe, benim daha önceki belirlemelerimde de kaydettiÄŸim gibi, süreci durdurabilecek durumdaki bütün güçleri etkisiz kılma amaçlıdır ve beklediÄŸim bir ÅŸeydi. Bazıları ErdoÄŸan’ı “kaba” veya “kabadayı” olarak görüyor, gösteriyor. Ama bunlar siyasette kabadayılığın deÄŸil, diktatör bir kiÅŸiliÄŸin veya onun başında bulunduÄŸu kurumun demokrasi ile kavgasının öne çıkmakta olduÄŸunu görmelidirler. Diktatörlerin psikolojik savaÅŸ gereÄŸi duruÅŸları böyledir.
Tek başına ele alındığında TSK’nin burnunun sürtmesi yararlı ve gereklidir. Ama bir bütün halinde manzaraya baktığımızda, kuvvetler ayrılığının bittiÄŸi bir zaman diliminde Türk Sistemi’nde laikliÄŸin tek bekçisi olarak kalan, halk düşmanı TSK’nin de yerle yeksan kılınmasını hayra yoramıyoruz. Duçe’nin bu son hamlesi, TSK’nin tümü ile etkisizleÅŸtirilmesine kadar sürecektir. Bu arada AKP’nin iÅŸbirlikçi general bulmakta zorluk çekmeyeceÄŸi de ortada. Askerler’in Eronat’ı, Gn. Özel büyük bir ÅŸevkle ErdoÄŸan’ın tevdi ettiÄŸi görevi kabul etmiÅŸ, bu görevi bir nevi çalmıştır. Bu tür Eronatlar tüm toplumlarda istediÄŸiniz kadar vardırlar.
Peki bu gidişata karşı tavır ne olmalıdır?
Anahatları ile şöyle düşünüyorum:
1) FaÅŸizme kaymakta olan bir lidere karşı mücadele bilinçli olmalı ve tereddütsüz yürütülmelidir. Türk Devleti’nin hakim olduÄŸu toprakların üstünde yaÅŸayan herkesin özgürlüğü tehdit altındadır. Bir SS Devleti oluÅŸuyor. Yeni bir uzun bıçaklar gecesinde imha edilemeyen ve Duçe ErdoÄŸan’a baÄŸlılıkları tartışmasız olan SA’ların (Hücum Birimleri) oluÅŸması tamamlanmış gibidir (Ä°mamın Ordusu). Bu ordu sayesinde devlet düşünen herkesi fiÅŸlemektedir. Süreç tamamlandığında Hitler’in bile yapamadığı yapılacak, bir düğmeye basılarak istenilen kiÅŸinin tüm hayatı ortaya serilebilecektir. “Sıra bana gelmez” diyen herkes yanılgı içinde olduÄŸunu geç de olsa anlayacaktır.
2) FaÅŸizme karşı mücadele geniÅŸ bir cephe gerektirir. Tüm demokratlar, namuslu iÅŸverenler (TUSÄ°AD’ın önemli bir bölümü bu kategoridedir) İşçi sınıfı, iÅŸsizler ordusu, Kürt Halkı, azınlık milliyetler, baskı altındaki dinlere mensup insanlar (Alevi-ALAVÄ° gibi), kadınlar, çingeneler, sosyalistler, komünistler ve öğrenciler birlikte hareket etmenin yollarını aramalıdırlar. Türk Devletinde işçi sınıfının büyük bir yedek iÅŸgücünün ve kol budak saran sarı sendikaların baskısı altında inlediÄŸi bu dönemde, iÅŸsizler ordusu daha bir önem kazanmıştır. Bunu bilmeli ve işçi sınıfının hareketsizliÄŸi bu çerçevede deÄŸerlendirilmelidir.
3) Siyasi partiler siyasi rollerini gayet kararlı bir ÅŸekilde oynamalıdırlar. Yarın tüm partilerin ya birer kukla haline getirileceklerini ya da kapanma aÅŸamasına getirileceklerini bilmelidirler. “Arap Devrimleri”nin ters tepme noktasına geldiÄŸi bu dönem, doÄŸrudan doÄŸruya AKP’ye yarayan bir ortam sunacaktır. AKP hariç Türk sistem partilerinin dıştan destek alabilme olanakları neredeyse kalmayacaktır. Bu düşünülmeli..
4) Sistem içi partilerden CHP’nin bilinçlendirilmesi, girdiÄŸi anti-Kürt cepheden koparılması, bu parti ile iliÅŸkilerin koparılmamasına baÄŸlıdır. EÄŸer durum deÄŸiÅŸmezse ErdoÄŸan’ın Türk Devleti’nin anayasasında istediÄŸi deÄŸiÅŸiklikleri hayata geçirmesi iÅŸten bile olmayacaktır. Bu deÄŸiÅŸiklikler sonucu getirilecek olan bir baÅŸkanlık sistemi, faÅŸizme giden yolun tamamen açıldığı anlamına gelecektir.
5) Bu durumda zaten bunaltıcı bir psikolojik baskı altına alınmış olan Blok cephesi mücadele alanında tek başına kalacaktır. Bu demokratım diyen hiç bir Türk’ün “amin” demesini gerektirecek bir sonuç deÄŸildir.
Görüldüğü gibi çok çetin bir viraja girilmiştir. Ama hız ayarlanabilir ve bu engel aşılabilir. Yeter ki olayın adını doğru koyalım..
2011-07-31
A Sirac Kekuyon