Ah şu kriz anları..

Hava biraz bozduÄŸunda canı çok kıymetli olanların saÄŸda solda korunak aradıklarını görürsünüz. Hele bir de fırtına kopmuÅŸsa aÄŸaçlardaki zayıf yaprakların kopup gittiÄŸini sadece seyredersiniz. O yapraklar için yapacak hiç bir ÅŸeyiniz olamaz.. Zayıftılar.. “Ana” denilen gövdeye tutunmayı bile düşünmediler.. Rüzgara kapılıp gittiler..

Ä°nkarcılar ve ilhakçı devletler tarafından zulüm altında tutulan milletler elbette bir ÅŸekilde direnirler. Ama bu direniÅŸlerinin iniÅŸleri ve yokuÅŸları olacaktır. Tarih bize, direnen milletlerin mücadelelerinin belli bir aÅŸamasında aÄŸaçların yapraklarına benzetebileceÄŸimiz bazı yurttaÅŸları istenildiÄŸi kadar dayanıklı olamıyabiliyorlar/olamıyorlar. DireniÅŸ uzun sürdükçe ve zorluklar boy verir ve çürük yapraklar dökülmeye baÅŸlarlar. Åžimdi belli bir süredir Kürdistan’ın siyasi çöplüğünde bir “kriz” sözcüğüdür almış yürüyor. Oysa ortada bir ulusal direniÅŸ krizi yoktur. EÄŸer krizden bahsedeceksek, Türk Devleti’nin krizine bakacağız. Ama Kürdistan’ın siyasetini mahveden eskiler, Türk Psikolojik SavaÅŸ makinasının birer vidası haline dönüşmüş, Türk Devleti’nin propaganda düdükleri olan Türk TV’lerinde, Türk gazetelerinde tümü ile yalana dayalı bir propaganda programı geliÅŸtirmiÅŸ sistemli bir ÅŸekilde halkın moral deÄŸerlerine, gözyaÅŸlarına, acılarına aldırmadan umutsuzluk pompalamaya devam ediyorlar.

Siz eski politikacıların yanlışları sayesinde aileler yıkıldı, köyler kasabalar, ÅŸehirler yakıldı! Görmüyor musunuz dağılan kockoca bir ülkeyi? KiÅŸisel çıkarlarınızı ulusal direniÅŸin önüne geçirdiÄŸinizi, Roma’da ikinci adam olmaktansa doÄŸduÄŸu köy Dirban’a muhtar olmayı yeÄŸleyen Kemal Burkay bunların başında gelir..

Neden?

Halkı örgütleyip, gençlere direnmeyi tek yol olarak gösteren bu unsur deÄŸil mi? Ä°ÅŸte direniÅŸ.. Ama Burkay kayıp! Åžimdilerde direnenleri toptan mahkum eden bir zihniyetin temsilcisi olarak Türk Devleti’nin maÅŸalığına soyunmuÅŸ durumda..

Bu unsur yalancının en iflah olmazıdır. Şimdi bu konuda örnekler vereceğim..

Sene 1967.. Sahnede “DoÄŸu ve GüneydoÄŸu Anadolu kalkınma mitingleri” var. Bunları “biz organize ettik” diyor.. Türk ArÅŸivleri’ne bakınız.. Hatta ırkçı Atsız’ın yazılarına bakınız. Açık bir yalandır bu.. Onun temsil ettiÄŸi zihniyet mitinglere sadece iÅŸtirak etmiÅŸtir. Mitinglere yol açan olay Atsız Ötüken’deki bir yazısındaki ırkçı, çirkin belirlemelerdir. Åžunları yazıyordu(1967):

"evet... kürt kalmakta direnir, dört beş bin kelimelik o iptidaî dilleriyle konuşmak, yayın yapmak, devlet kurmak istiyorlarsa gidebilirler. biz bu toprakları oluk gibi kan dökerek; gürcülerin, ermenilerin, rumların kökünü kazıyarak aldık, yine oluk gibi kan dökerek haçlıların savaşçı şövalyelerine karşı savunduk. kürtler 1839 yılına kadar askerlik bile yapmadılar. viyana dan yemen e kadar her yerde türk ırkının kanı sebil gibi akarken onlar yaşadıkları dağlarda ve köylerde keçilerini güttüler ve fırsat buldukça hırsızlık ve yağmacılık ederek yaşadılar. iran la yaptığımız savaşlara yardımcı diye geldikleri zaman da daima fırsat kolladılar ve türk ordusunun yenildiği çarpışmalarda bu sefer iranla birleşip onu vurmaktan geri kalmadılar. birinci cihan savaşında bize topyekûn ihanet eden ermeniler, yerleşik türk halkını vahşi bir kırgınla bitirmeseydi ve dağlarda, sarp köylerde yaşayan kürtler bu kırgından kurtulmuş olmasaydı bugün çoğunlukta oldukları illerde de azınlık olarak kalmakta devam edeceklerdi. fakat yüzde yüz çoğunlukta olsalar bile türkiye'nin herhangi bir bölgesinde devlet kurmak hayalleri, hayal olarak kalacaktır. yunanlıların bizans, ermenilerin büyük ermenistan kurmak hayalleri gibi... onun için türk milletinin başını belaya sokmadan, kendileri de yok olmadan çekip gitsinler. nereye mi? gözleri nereyi görür, gönülleri nereyi çekerse oraya gitsinler. iran a, pakistan a, hindistan a, barzaniye gitsinler. birleşmiş milletlere başvurup afrikada yurtluk istesinler. türk ırkının aşırı sabırlı olduğunu, fakat ayranı kabardığı zaman kağan arslan gibi önüne durulmadığını, ırkdaşları ermenilere sorarak öğrensinler de akılları başlarına gelsin.
Bu yazı cevapsız kalamazdı. Benim içinde yer aldığım ve kuruluÅŸunda öncülük ettiÄŸim grup derhal Ahmet Kotan, Ali Beyköylü ve Karslı bir arkadaşın içinde yer aldığı bir yazı kurulu oluÅŸturuldu ve “Kim kimi kovuyor hodri meydan” baÅŸlıklı bir bildiri kaleme alındı.. Bu olay, bildiyi imzalattığımız Varto Kültür DerneÄŸi baÅŸkanı Mehmet Tural adlı MÄ°T ajanı sayesinde olduÄŸu gibi Türk Devleti’nin arÅŸivlerinde yer almıştır. Bildiri 30.000 adet basıldı. 20.000 adetini Kürdistan’a gönderdik, 10.000 adetini ise Ankara ve Ä°stanbul’da dağıttık. Bu da sabittir. Peki Burkay bunun neresinde? Mehdi Zana sayesinde Dersim mitingini organize eden kiÅŸilik olmanın ötesine hiç bir yerinde. Ãœstelik Batman Mitingi’nde yaptığım konuÅŸmanın yarattığı direÅŸişçi etkiyi kırmak için beni Dersim’de konuÅŸturmadı. Gerekçesi; “seni burada kurtaramayız”... Ben de buna misilleme olarak hiç bir TÄ°P’liyi Ankara Mitingi’nde konuÅŸturmadım.

Mitingler’in önde gelenleri Ankara’da yargılandı. Ben kaçak durumdaydım. Yargılanan 14 kiÅŸi arasında onun temsil ettiÄŸi hiç bir TÄ°P’li yoktu!

İkinci örnek: DDKO ve DDKO üyeliği..

Burkay DDKO’lar’ın kurulmaması için Tarık Ziya ile birlikte hareket etmiÅŸ fakat baÅŸaramamıştı. Ben kendim DDKO’lara üye olamadım. Oldukça uzaktaydım (Erzurum). Fakat para yardımında bulundum. Ä°deolojik olarak destekledim. Hapiste bile örgüt arkadaÅŸlarımı bir komun etrafında toplayacağıma DDKO Komünleri’nden birinde yer aldım (orada yer almaz olaydım! Düşünün Mümtaz ve Ä°brahim Güçlü’ye sekiz ay tahammül etmiÅŸsiniz..) Burkay ise kısa süreli hapis hayatında bile DDKO fikriyatına sahip çıkmamıştı. Hapiste sahip çıktığı teori; “Kürt Halkı ve Türk Halkı birlikte Türk Ulusu’nu oluÅŸtururlar (Mustafa Kemal de böyle söylüyordu)..

Üç; 1975 yenilgisi:

Güney’de 1975 yenilgisi yaÅŸanırken Burkay, Özgürlük yoluna naklettiÄŸi yabancı kaynaklı (Mısır’dan el-Ahram, Ä°ran’dan Keyhan ve Fransa’dan adını hatırlamadığım bir gazete) makaleleri tahrif ederek, paragraf çıkararak yayınlıyordu. EÄŸer birazcık vicdanı kalmışsa Lice’de bu durumu kendisine ilettiÄŸimizi Ä°hsan Aksoy beyan edebilir.

Dört; Belediye seçimleri..

Bu unsur 1977’de Diyarbakır ve AÄŸrı belediyelerini biz aldık diyor ve yalan söylüyor. Diyarbakır belediye seçimlerini yaÅŸayanlar bilir, Mehdi Zana, Burkay’ın vetosuna raÄŸmen seçimlerde aday oldu ve kazandı. Evet, Zana, Burkay’ın eski yoldaşı idi, fakat seçimlerden önce partisinden ayrılmıştı. Yani Zana, Burkay’ın aleyte çalışmasına raÄŸmen bileÄŸinin hakkı ile seçimleri kazandı (PDK onu desteklemiÅŸti). AÄŸrı seçimlerinde aday olan ve kazanan Urfan ise daha sonra Burkay’ın manevralarına dayamayarak partiden ayrıldı. İçinde yer aldığı bir gerilla timi tuzaÄŸa düşürülünce ÅŸehit düştü ve Burkay bu ÅŸehadete hiç sahip çıkmadı. Yani Burkay, hiç bir zaman seçim kazanan bir lider olamadı..

Silahlı mücadele...

Burkay, Türk Basını’a hayatı boyunca hiç bir zaman silahlı mücadele yanlısı olmadığını tekrarlar durur. Yalan söylüyor! Bu adam başında bulunduÄŸu partiyi üç kez silahlı mücadelenin kıyısına kadar getirmiÅŸ, yüreÄŸinde atmadığı için kayıplara karışmıştı (bir gerilla bana bu tipleri anlatırken “pratik insanların g.....nin aynasıdır demiÅŸti).. Burkay birinci deneyini Ä°ran Komela ile ittifak kurarak yaÅŸamaya çalışmış, geri dönüşü olmayan yola girmeden sıvışmıştı. Ä°kinci deneyini TEVGER içinde yaÅŸamaya çalışmıştı. TEVGER Programı’nda “silahlı mücadele” yer almıştı. Bunun için PDK-Rexistina Netewi lideri HemreÅŸ ve M C ile birlikte Mesut Barzani’ye gitmiÅŸti. Orada kendilerine imkan verilmesine raÄŸmen, baÅŸta kendisi olmak üzere tüm TEVGER’ciler ortalıktan kaybolunca hiç bir ÅŸey yapmadan dağılmışlardı. Üçüncü teÅŸebbüste kendilerine Talabani yardım etmiÅŸ, partisine turistik bir mahalde yer, araç ve silah ile mühimmat vermiÅŸti. Talabani bunu alaycı bir tavırla bizzat bize anlatmıştı. Am bu kez de dağılmışlardı. Adam (!) ÅŸimdi çıkmış bütün bunları inkar ediyor, baÅŸaramadığım için vazgeçtim demiyor da “ben hayatımda hiç silahlı mücadele yanlısı olmadım diyor.. Sanki Türk Devleti’nin arÅŸivlerini yanıltacak sanısı ile hareket ediyor.

Åžimdi uluslararası bir oyunun piyonu olarak Türk Devleti’ne dönüşün tadını çıkarıyor. UçaÄŸa Kürt Düşmanı Zaman Gazetesi’nin muhabirleri ile biniyor, inerken Vali muavini tarafından karşılanıyor, dört koruma veriliyor ve dört yıldızlı bir otelde misafir ediliyor. MisafirliÄŸi boyunca Avrupa Ä°le iliÅŸkilerden sorumlu Türk Bakan, Türk Kültür Bakanı tarafından ziyaret ediliyor, baÅŸbakan yardımcısı o geveze adam tarafından kutsanıyor. O ÅŸimdi Aziz Nesin’in “MüfettiÅŸler MüfettiÅŸi” edası ile ortalıkta dolaşıyor, bol keseden PKK’ye küfürler ederek borcunu ödüyor. Åžimdi ise misyonunu yerine getirmek için Kürdistan’a hareket edeceÄŸi günü bekliyor.. “PKK tek başına silah bıraksın” diyecek kadar ileri giden ve bu konuda liberal Türk gazetecilerin bile gerisinde kalan bu “adam”ı izleyeceÄŸiz.

2011-08-07

A Sirac Kekuyon