2011 Seçimleri veya faşizmin kurumlaşma sınavı..
Kürdistan dahil, Türk Devleti’nin üstünde yükseldiÄŸi topraklarda yaÅŸayan halklar, ÅŸu anda bloklaÅŸmak isteyen partiler dışında, hayret edilesi bir duruÅŸ sergiliyor, bir türlü demokratik bir tavır sergileyemiyorlar. Sanki demokrasinin bütün yükünü sadece Kürtler ve sosyalistler yüklenmeli imiÅŸ gibi bir duruÅŸları var bu insanların.
Atatürk tipi faÅŸizmin yıkılma noktasına geldiÄŸi, onun yerine “Ilımlı-Ä°slam” adı verilen yeni ve daha köklü bir ErdoÄŸan rejiminin geçmekte olduÄŸu veya Duçe FaÅŸizmi’nin geçtiÄŸi bir dönemeçteyiz. 2011 Seçimleri, eÄŸer açık farkla kazanırlarsa, söz konusu rejimin tüm hatları ile tescili olarak kabul görecek ve sıcak temas dışında geri dönüşsüz bir noktaya gelinecektir (point to no return)..
Bu arada faÅŸist yürüyüşün, Türk Devleti’nde aldığı mesafeyi gösteren Ahmet Şık’ın kitabını herkese tavsiye ederim. Özellikle polis teÅŸkilatının Gülen Cemaatı tarafından nasıl zapt edildiÄŸini göstermesi önemlidir. FaÅŸizmin tehlikelerini anlamamakta ısrar eden, durumu hafife alan sorumsuzlar bu kitabı sindirerek, eleÅŸtirel bir gözle okusunlar derim.
Emekçisi, iÅŸsizi ve sermayedarı ile Türk Halkı, her faÅŸist rejimin iktidarı aldığı zaman yaptıklarını yapan ve halka ÅŸirin görünmek için tedbirler alan ErdoÄŸan’ın gerçek yüzünü gördüklerinde iÅŸ iÅŸten geçmiÅŸ olacaktır. Bilinir, Hitler iktidarı aldığında okullara süt dağıtmak dahil, Almanlar’a ÅŸirin gelen bir çok iyileÅŸtirmeler saÄŸlatmıştı. Fakat sonunda Alman Halkı’nı, bir intikam boÄŸuÅŸması olarak gördüğü II. Dünya Savaşı macerasına iteledi ve olanlar oldu..
Åžu anda vaadlerini, yetim hakkını baÅŸkasına yedirmeme, yani bütçeyi dikkatli kullanma gerekçesi ile sınırlandırmış gibi görünse de ideolojik yoldaÅŸlarını kollamaktan asla geri durmayan bir AKP iktidarının estirdiÄŸi fırtınayı yaşıyor Türk Devleti’nin “tebaası”. Alman Mahkemeleri tarafından tescil edilen, Kanal 7 adlı TV’nin oluÅŸması gibi soygun olaylarını da örtbas eden bu neo-faÅŸist adam, ABD ve Ä°ngiltere’nin tam desteÄŸini arkasına almış durumdadır. Kanal 7 sadece bir örnektir. Nerede ise bütün yandaÅŸlarını ihya eden kolaylıklar saÄŸlayarak, ekonomik bakımdan da güçlü kadrolar yaratan Duçe ErdoÄŸan ÅŸimdi hayatının en önemli dönemecindedir (“Bizim Çalık” örneÄŸi).
Evet, Seçim-2011 faÅŸizmin kurumlaÅŸmasının önündeki engelleri kaldırmak için ErdoÄŸan tarafından çok iyi kullanılacaktır. Daha ÅŸimdiden diktatörlüğünü daha açık bir ÅŸekilde ilan edeceÄŸi “BaÅŸkanlık Sistemi”ni tartıştırıyor. EÄŸer yeterli sayıda, yani konuyu referanduma götürecek kadar milletvekili çıkarırsa bu sistemi tereddütsüz bir ÅŸekilde hayata geçirecektir.
Türk kesimine baktığımızda Marksist Sosyalistler hariç, demokrat sayılabilecek bir örgütlenme göremeyiz. Sosyalistler ise BDP’nin parlak varlığına raÄŸmen bir türlü toparlanamamakta, dikkate alınabilecek bir güç haline gelememektedirler. Hele neredeyse Ergenekonculuk kokan bir “komünist” parti var ki evlere ÅŸenlik.
Yine Türk kesiminde sosyal demokratım diyen bir de CHP var. Başında çifte dönek (Kürt olduÄŸunu inkar ve Alavi olduÄŸunu örtbas eden) KılıçdaroÄŸlu denilen bir unsur bulunan bu parti sözde Atatürk FaÅŸizmi’ni hedeflemektedir. Fakat ne sermaye kesiminde, ne orduda ne de poliste dikkate alınacak bir tabanları veya güçleri yoktur. Sokak hakimiyeti ise resmen sıfır! Bunlarınkine tabansız faÅŸizan bir eÄŸilim diyebiliriz. Gülünç, ama öyle.
Bazıları bu görüşüme çok keskin bir görüş gözüyle bakabilirler. Fakat tabii ki öyle deÄŸil. Lafı hiç dolandırmadan söyleyelim; Kürdistan Meselesi ve inanç özgürlüğü meselesi Türk Devleti’nde bir turnusol kağıdı gibidir. DiÄŸer bütün sorunlar bu iki sorunun etrafında birer pervane sayılır. Bu iki sorunu ciddiye alan ve demokratik, onurlu bir çözüm getiren örgütlü bir akım, Türk Devleti’ni çaÄŸdaÅŸlaÅŸtırabilir. CHP’de bu iki meselede de duyarlılık hissedemeyiz. Atarürk Ä°lkeleri denilen, geçerliliÄŸi kalmamış olan “ulus devlet” ve “güçlü Türk Devleti” yaratmayı zora dayandıran “anayasal” ilkeler tümüyle çökmüşlerdir. Öte yandan oportünist de olsa, Sosyal-Demokrasi’nin bazı deÄŸerlerine sahip çıkmak gibi bir eÄŸilimleri de yoktur. Kısacası CHP ÅŸu andaki yapısı ve duruÅŸu itibarı ile havada bir partidir.
Türk kesiminin diÄŸer faÅŸist partisi ise MHP’dir. MHP, 1960’lı, 1970’li yıllarda ABD’nin kurdurduÄŸu gladyonun sokak gücü olarak ortaya çıkmış, o zamanların (1970’li yılların) TÃœSÄ°AD’ının da gizli gözdesi olmuÅŸtu. Irkçı ideologları vardı ve “bozkurtların diriliÅŸi”ni yaşıyorlardı. Kısacası Orta Asya’dan Balkanlar’a kadar uzanan bir Türk egemenliÄŸi hayalini kuruyorlardı. Yani o zamanlar faÅŸist eÄŸilimleri ciddiye alınabiliyordu. Ama yaÅŸadığımız zaman diliminde, bilhassa 2002’den sonra iniÅŸe geçtiler. Artık sermaye kesiminin desteÄŸi yoktu arkalarında. TÃœSÄ°AD çoÄŸunluk grubu çoktan beridir demokrasinin evrensel deÄŸerlerine sahip çıkmaya baÅŸlamıştı. Mantar gibi türeyen bedavacı Anadolu Kaplanları onları sinirlendiriyordu. Çıkış yolu ararken, tek destekleri Avrupa BirliÄŸi kalmıştı. Bu destek de ErdoÄŸan’ın AB’yı kızdıran manevraları ile boÅŸa çıkmış, Türk Devleti AB tarafından bir düşman olarak veya daha hafif deyimi ile ikinci sınıf devlet olarak algılanmıştır.
Sadede gelirsek, bu haliyle Seçim-2011 AKP tarafından baÅŸlamadan kazanılmış gibidir. Öyle görünüyor ki, AKP için önemli olan kaç milletvekili çıkaracağıdır. Yani (önemli olan) yeni ErdoÄŸan tipi diktatörlüğü pekiÅŸtirecek yeni Türk anayasasını çıkaracak çoÄŸunluÄŸa ermektir. Aslında elindeki kurumlara bakıldığında buna pek de gerek yok. Çünkü kuvvetler ayrılığının bittiÄŸi bir sistemin bütün ipleri Diktatör’ün ellerindedir. Polis onda, ordu geniÅŸ ölçüde onda, sermaye çevrelerinin desteÄŸi onda, ılımlı-islam temelinde yükselen ideolojik mücadelede üstünlük de onda. ABD destekli ErdoÄŸanizm, ÅŸu an itibarı ile bütün yatırımını Kürt Halkı’nın beyinlerini teslim almaya yapmıştır. Beyinlerin teslim alınması, direncin kırılması demektir. Bu da teslimiyetin dayatılmasını kolaylaÅŸtıracaktır. Son Güney ziyaretinin parlatılmasının temelinde bu yatmaktadır. Tabii ki ErdoÄŸan’a destek veren bazı kuzeyli Kürtleri’in üstün ihanet madalyası alma çabalarını da unutmamak gerekir..
Fakat durumu bir nebze kurtarmak, dengelemek hala mümkündür. Bunun için (maalesef) CHP’ye görev düşmektedir.
EÄŸer bu parti;
-Artık Kemalizm’in hiç olmazsa ana çizgilerinin aşındığını, bir daha taraftar bulamayacağını bilirse,
-İdeolojikman değişime hazır olduğunu, seçimden hemen sonra bazı ağırlıklarından kurtulma mücadelesi vereceğini gösterirse,
-Kürt (daha doğrusu Kürdistan) Sorunu ile Alavilik ve Alevilik konusunda sistemin dışına çıkma eğiliminde olduğuna inandırabilirse,
-Seçimde Dersim’i ayartmak yerine, Ä°stanbul’da, Bursa’da, Ä°zmit’te, kısmen de olsa Konya’da, Bolu’da veya Ankara’da varlık göstermeye çalışırsa,
-Soyut kavramlar yerine doğru bir sınıf veya kitle tercihi ortaya koyabilirse durum kurtarılabilir. Aksi takdirde kendisi de kaaçınılmaz olarak söz konusu faşizm heyelanının altında kalacaktır.
Kürtler’in kitlesel tercihi olan BDP ve diÄŸer HAK PAR ile KADEP hariç, küçük Türk partilerinin politikaları berrak olmadığından teker teker erimeye mahkumdurlar.
Türk Partileri ÅŸunu çok iyi bilmelidirler: Hiç bir odak kendisine toplumsal bir taban bulamadan, doÄŸru politik hedefleri, sınıf veya kitle tercihleri ile taçlandırmadan yaÅŸayamaz. Ä°ÅŸte MHP’nin bir zamanlar gladyocu olan ÅŸeflerinin durumu.. Bunların sapır sapır dökülmeleri, soyut bir ırkçılık temeli üstünde tutunma çabalarının artık anlam yitirdiÄŸinin en açık delilidir.. MHP’nin bütün kaleleri ÅŸu anda AKP’nin elindedir. Dış Türkler AKP’yi tanırlar.. İçte ise ırkçılar AKP ile kolkola yürüme talimi yapıyorlar.. Bütün bunlar Ä°slami tırmanışı durdurmak isteyen ABD’nin desteÄŸi ile olmaktadır. Bu manzara karşısında MHP liderleri sadece bağırıp çağırmakla meÅŸguldurlar. Barajı geçmeleri bile ÅŸu an itibarı ile şüpheli..
Görüldüğü gibi durum çok hassas.. Demokratlar’ın, Kürtler ve sosyalistler ile birlikte hareket ederek dikkatli bir seçim stratejisi geliÅŸtirmeleri kendileri açısından ÅŸarttır. YaÅŸamak istiyorlarsa “bana dokunmayan ErdoÄŸan bin yaÅŸasın” dememelidirler. Çünkü faÅŸistin ne zaman kimi hedef alacağı hesaplanmıştır.. Adım adım ilerliyorlar.. Bu bilinsin..
2011-04-02
A Sirac Kekuyon